Bu Blogda Ara

6 Nisan 2016 Çarşamba

Umutsuz Adam, Gustave Courbet

UMUTSUZ ADAM,GUSTAVE COURBET
                  Merhabalar! Karşınızda umutsuz adam, nam-ı diğer Gustave Courbet. Bir okul ödevi sayesinde tanıştığım bu ressam, hayatının büyük çoğunluğunu kendini resmederek geçirmiş, ve inceleyeceğim bu tablo onun ilk eserlerinden biri.
                 Courbet bu eserinde, döneminin (19.yüzyılın ortaları) kalıplaşmış sanat anlayışına karşı, özellikle romantizm akımına karşı kızgınlığını ortaya koyuyor; ama bunu yaparken döneminin romantik çizgilerinden etkilenip eserinde kullanmaktan kurtulamıyor. Yine de gerçeği olduğu gibi yansıttığı ve bir adamın umutsuzluğunu tüm netliğiyle resmettiği için sanat eleştirmenleri tarafından realizm akımının resimdeki öncüsü sayılıyor.
                Courbet'nin bu kadar olumsuz duygular içindeki birini karizmasından bir gram eksilmemiş şekilde çizmesi, aslında kendi egoizminin bir işareti olarak kabul ediliyor. Frida'mızın otoportrelerindeki umutsuz yüzlerle bunu karşılaştırınca, insan hak vermeden edemiyor tabi.
(aradaki fark bana çok net göründü)

               Resimdeki kişinin saçlarını yolmak üzere gibi durması, ifade edilmek istenen duyguları vurgulamak için bir işaret. Ayrıca portrenin bu kadar yakın plandan çizilmiş olması, bize, bizim de o umutsuzluk duygusundan kaçamayacağımız hissini veriyor. El bileklerinin birinin aydınlık birinin karanlık olması, bir kontrast oluşturup ressamın duygu karmaşasını sembolize ediyor. Yanakların ve dudakların parlaklığı, özel olarak resme bakan kişinin dikkatini çekmesi için tasarlanmış. Ve son olarak resimdeki ışık oyunları, karanlık - aydınlık çatışmasını ortaya çıkaran en başarılı nokta.
              Ressam ve resim hakkında ilginç bir bilgi: kimse Courbet'nin gerçekten hayatının bir döneminde bu olumsuz duyguları yaşayıp yaşamadığını bilmiyor. Çünkü arkadaşları tarafından verilen bilgilere göre ressam, genel olarak dertsiz tasasız bir hayat geçirmiş ve hiçbir zaman böyle melankolik bir tablo yapacak kadar ruh halinin kötüleşmemiş. Dolayısıyla tablonun, sadece Courbet'nin stil denemelerinden biri olduğunu iddia edenler var.  Ama kim bilir, belki Courbet'nin neşeli kişiliği buz dağının yalnızca görünen kısmıdır, ve ressam belki kendi içinde duygu dalgalanmaları ile sarsılmıştır!
                 Tablonun en önemli özelliklerinden biri de, çağının çok ötesinde olması. Çünkü Courbet bu tabloyla hem sanat dünyasına yeni bir soluk getiriyor, hem de daha önce neredeyse hiç kullanılmamış üçgen kompozisyon çizgileriyle bilinen bütün kompozisyon kalıplarını bozuyor. Yenilikçi bir anlayışa sahip olduğu için Courbet, bence sanat dünyasında gerçekten önemli bir yere sahip.
                 Meraklısı için, tablo Musee d'Orsay'da bulunuyor; ama özel bir koleksiyonda bulunduğu için gidildiğinde rahatlıkla görülebildiğinden pek emin değilim.
                Courbet hakkında söyleyeceklerim şimdilik bu kadar,  başka bir inceleme yazana kadar iyi haftalar!